Bazı Sami dillerinde "Süt Veren" anlamına geliyormuş Halep ismi, İngiliz dilinde de Aleppo olarak yazılıyor. Rakımı 390 metre, 2011 verilerine göre merkezde 1.7 milyon olan nüfus, taşralar dahil edildiğinde ise 4 milyonu aşıyor. Tarihimizde Osmanlı Devleti zamanında topraklarımız arasında olduğundan bizimle de yakınlığı bulunan şehirlerden. "Halep ordaysa arşın burada." "İşte geldim gidiyorum şen olasın Halep şehri" Kaynaklara göre tarihi 5000 yıl civarında. Arap ve Türkmenler nüfusun büyük yüzdesini teşkil ediyor. Az sayıda Ermeni, Süryani, Yahudi, Kürt ve Çerkez, vs. ırklarından da nüfus olduğu belirtiliyor. İstatistiksel bu bilgileri malum yerden aldım, her bilgisi doğru olmayabiliyor. 2011 yılında başlayan savaş, Suriye'nin parça parça ayrılması, birçok devletin ne sözde savaşı bitirmek adına katılarak daha da içinden çıkılmaz hale getirdikleri güzelim Halep.. Elbette herkes hür iradesi ile herhangi bir tarafı destekleyebilir, ya da kendisini ilgilendirmediğini düşünebilir. Amacım herhangi bir tarafın savunucusu olmak değil, fikrim kendimde saklı. Yalnız şu bir gerçek ki, çocuklar katlediliyor. Yüreğimiz dayanmıyor Halep'ten gelen vahşi videolara.. Elimden bir şey geldiği de yok, kendimce dua ediyorum zulmün son bulması için, masum çocukların akıl almaz eziyetlerinin son bulması için, yaşlıların, kadınların da benzer şekilde.. Din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin, bu yapılan dehşet zulüm, en azından duyurmak gerek. Derdimi dökmek, sizlerle paylaşmak istedim.. Çocuklar Halep'ten mi bilmiyorum, ama kanlı çok kötü fotoğraflardansa bunu yüklemeyi tercih ettim.
Ben yıllar evvel halep'e gitmiştim. Çok güzel ve tarihi bir kentti. Orada Culap Türkmenleri vardı. Paşam Atatürk tarafından 1900'lü yıllarda yerleştirilmişler... Çok iyi insanlar ve kesinlikle Araplaşmamışlardı... Şimdi zaten halep'de ne yazıkki Arap savaşcı az genelde Türkmen... O tarihi ve orta doğu sentezi pazarlar, çarşılar, yer altı hanları bir daha geri getirilemeyecek olması çok üzücü...
Paşam 1937'de Ankara'da dava arkadaşlarına sarf ettiği şu söz sanki bugünü ve yakın yarınımızı bize açık ediyor , hatta Suriye'den bize ne ya! diyenlere cevap veriyor Mustafa Kemal ATATÜRK... "En uzakta sandığımız bir olayın bize bir gün dokunmayacağını bilemeyiz. Bunun için insanoğlunun hepsini bir gövde ve bir ulusu bunun organı saymak gerekir. Bir gövdenin parmağının ucundaki acıdan öteki bütün organlar etkilenir. Dünyanın fiilen yerinde bir rahatsızlık varsa, bana ne dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu ilkeden şaşmamak gerekir, işte bu düşünüş, insanları, ulusları ve hükumetleri bencillikten kurtarır"
Doğru ama çok ince bir detay var... günümüz dünyasında hiç bir ülke başka bir ülkenin iç işlerine karışmamaları... Gerekli yaptırımlar olabilir... ancak iş işlerine burnunu sokma olayı gün gelir sana da yapılır anlarız o zaman ki bu da yakın gelecekte tarafımıza yapılabileceği düşüncesindeyim... ortadoğu berbat durumda... sıradaki 2 ülke hedef... arabistan ( ekonomik olarak iflas ettirilmeye zorlanıyor) Turkiye ( ekonomik, siyasi, askeri alanda sıkıştırılıyor)
Fiziksel sınırlar zihinlerimize de set çekemezler ya! "Ev alma komşu al." sözüne baktığımızda, eğer incelediğimiz şey çok katlı bir apartman dairesi ise o meskundaki diğer tüm daireler komşumuzdur, bir dairedeki feryat figan tartışma diğer daireleri de etkiler. İncelediğimiz şey tüm dünya ise, yakın tarihte Vietnam'da, Bosna-Hersek'te, günümüzde Halep başta olmak üzere Suriye'de, Doğu Türkistan'da cereyan eden her sorun bizi de ilgilendirir. Savaş, insanların içindeki vahşetin topluca ve derhal ortaya çıkması; kanun, insan hakları vs gibi medeni hususlar da kapalı odalara kilitlendiğinden bunların meşru gibi ortalıkta dolaşması ve sonunda normalleşmesi oluyor. Savaşın insancası mı olur, çok tuhaf geliyor kulağa? Olur, savaşan Müslüman Türk milleti ise olur. Daha az önce kendisine ölüm yağdırırken yaralanıp teslim olan, sıkışıp aman dileyen düşmanı, omzuna atıp tedavi ettiren, yemeğini yediren milletiz biz. Millet derken ırkçılık anlamında anlaşılmasın, bize Çanakkale Savaşı'nda Halep'ten, Hindistan'dan, vs dünyanın dört bir yanından yardım yollayan, asker yollayan kardeşlerimizi unutmadık, unutmayacağız..
iç işlerine burun sokma mevzusunu detaylı olarak bilemediğim için yanlış birşey demiyeyim. Sonuç, Allah (cc) Türk milletinin ve mazlum komşularının yardımcısı olsun...
Sözlerinizde haklısınız hocam. Ancak idealde olan ne yazık ki uygulamada olmuyor genelde. Dünya tarihi savaşlarla dolu. Gücü gücüne yeten kim varsa, çekinmemiş güç uygulamaktan. İç işleri ve Dış İşlerinin ayrılması kağıt üzerinde kalıyor. İnsanoğlundaki doyumsuzluk hissiyatı, cehalet, hırs ve güç ile birleşince; bu kişi ya da kişiler de ülke yöneten konumlarda olunca kaçınılmaz netice. Amerika İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya'nın, sonra Vietnam'ın, sonra belki destek sebebi ama yine de Güney Kore'nin, en önemlisi ise Türkiye'nin (bkz. Marshall Yardımları, bkz. Adana İncirlik Üssü), Ortadoğu'nun hep içişlerine karışmış, karışıyor. Kanlı silahlarının üzerini örten bir paçavra, ismi de demokrasi ve barış için yardım. Okyanuslarda bakınız İspanya'nın, Fransa'nın, İngiltere'nin vs nice adaları var. Güney Kıbrıs'da yine bir İngiliz askeri üssü var. Rusya, Çin vs diğer güçlü ülkeler için de aynı. Kısacası, karışmayan karışamadığı için geri kalıyor, imkanı olan her ülke bir diğerine, komşu olsun olmasın bahane bulup müdahale ediyor.
"emperyalizm" amacıyla karışırsanız günahınız çok büyük olur. dediğiniz ülkelerin bir çoğu bu amaçla karışıyor ve saldırıyor. bizim kurtuluş savaşımız da bu adamlara karşıydı. hatta şu anda çektiğimiz sıkıntılar da yine emperyalist devletlerin suçudur. hem onun karşısında olup hem de onlar gibi davranmak açıklanamaz. kısacası diplomasi başka bir şey emperyalizm başka bir şeydir.